BİD’AT, HURAFE VE NEDENLERİ
Dini bir terim olarak bid’at, Hz. Peygamber (s.a.s)’den sonra ortaya çıkan, Kitap ve Sünnette hükmü bulunmayan, dolayısıyla dini bir delile dayanmayan, ayrıca ashabın, tabiinin ve müçtehit imamların görüşlerine aykırı olan anlayış, fikir, fiil ve davranışlar şeklinde tanımlanmıştır.
Akla ve gerçeğe aykırı olan düşünce, hoş etki bırakan yalan söz, haber ve eylem demektir. Bir başka ifade ile dinin özünde olmayan, bir takım yollarla sonradan dine sokulan, toplumda dini inanç ve ibadet gibi kabul gören söz, fiil ve davranışlardır. Bu bağlamda hurafe, “boş inanç” ve bilgi alanının dışında kalan, gerçekle bağlantısı bulunmayan varsayımlara inanmaktır.
İslam dini açısından değerlendirdiğimizde; Kur’an-ı Kerim ve hadislere dayanmayan uydurulmuş masallar hurafe kapsamına girer. Bunlar; din adına ileri sürülüp benimsenen, fakat bilimsel temeli olmayan şeylerdir. Diğer bir ifade ile hurafe, medeniyetin ilerleyişi sonucunda inanç biçimlerinin farklılaşması ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Özellikle dinler tarihi incelemeleri, toplumların, dinden uzaklaşıp dinin yerine hurafe ve cahili kalıntıları benimsediklerini çeşitli örneklerle dile getirirler. Halk tabakalarının eski dinlerinin tören ve geleneklerinden ayrılamadıklarını, bütün kitaplı dinlerin tarihleri göstermektedir. Peygamberin öğrettikleri dinin esasına sadık olan din bilginleri, her yerde bu hurafelerle mücadele etmişler, insanları bunlardan uzaklaştırmaya çalışmışlardır.
Sosyal hayatın her alanında var olan hurafeler, eski inançlardan arta kalan kırıntıların, din, örf, adet ve kültür olarak ortaya çıkmasıdır. Her toplumda var olan hurafelerin dinle bağlantılarının olup olmadığı incelenmiş, insanların
istifadesine sunulmuştur.
- yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaştığımız bu günlerde, hurafe ve bid’atların varlığı bir realitedir. Bu yanlış uygulama ve inanışların kaynağı belirlenip, İslam kültüründen ayıklanması durumunda İslamiyet’in ne kadar sade, arı duru ve hayatın akışına uygun bir din olduğu daha iyi anlaşılacaktır.