Çin’in Medya Yaklaşımıyla Söylem Gücü Elde Etme Çabaları Endişe Yaratıyor


Çin'in özellikle küresel güneyde (Afrika, Asya ve Latin Amerika) medya faaliyetleri yoluyla "söylem gücü" elde etme çabaları ABD'li uzmanları endişelendirdi.

Merkezi ABD'de bulunan düşünce kuruluşu Atlantic Council, Çin'in "söylem gücü" elde etme çabalarını "medya yaklaşımı" çerçevesinde işleyen, "Çin'in Söylem Gücü: Kabiliyetler ve Tesir" başlıklı bir rapor yayımladı.

"Söylem gücü" serisinin devamı olarak "medya yaklaşımı" başlığıyla yayımlanan raporda, "kanal genişletme", "içerik inovasyonu" ve "yönetişim" başlıkları altında Çin'in medya yaklaşımı incelendi.

ABD küresel liderliğini söylem gücü hakimiyetine borçlu

"Çinli liderler, ABD'nin küresel öncülüğünü büyük ölçüde söylem gücü hakimiyeti sayesinde kazandığına ve sürdürdüğüne inandıklarını açıkça ifade etmişlerdir." denilen raporda, Çin'in dünya lideri olabilmek, norm ve değerlerini yayabilmek ve ABD'nin gücünü azaltmak için küresel bilgi ortamını şekillendirmeye çalıştığı belirtildi.

Raporda, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) son 10 yıldır, dijital iletişim araçlarını kullanarak ABD hakimiyetine karşı kendi ürettiği söylemi küresel güneyde yaygınlaştırmaya çalıştığı, bu kapsamda bazı akademik çalışmaları finanse ederken geleneksel ve sosyal medyayı da etkin biçimde kullandığı savunuldu.

Devlet medyasına 7,25 milyar dolarlık kaynak

Çin'in söylem gücü elde etme çabalarında birincil aktörün devlet medyası olduğuna işaret edilen raporda, Çin'in 2008'den bu yana söz konusu alana resmi olarak 1,5 milyar dolar yatırım yaptığı belirtildi.

Raporda, Çin'in, 2009'da Xinhua, People's Daily, China Central Television (CCTV), China Radio International (CRI) ve İngilizce gazete China Daily'nin de aralarında olduğu devlet medya kuruluşlarına 7,25 milyar dolar yatırım yapacağına dair açıklaması anımsatılarak bu kuruluşların direktifleri Çin'in genel "ideolojik yönelimini" geliştirmekten sorumlu olan Merkezi Propaganda Departmanı'ndan (CPD) aldığı kaydedildi.

Çin'e çalışan yerel muhabirler

Çin büyükelçilikleriyle yakın işbirliği içinde çalışan yabancı muhabirlerin sayısının arttığı belirtilen raporda, bu muhabirlerin Çin adına bilgi topladığı ve bölgelerinde Çin'in çıkarına yayınlar ve manipülasyonlar yaptığı da öne sürüldü.

Raporda, Ağustos 2022'de Yale Üniversitesi araştırmacılarının yayınladığı bir çalışmaya atıfla, 19 ülkede "Çin modeli"nin büyüme ve istikrar sağlamada demokratik siyasi sistemlerden daha üstün olduğuna ilişkin propagandanın halkları ikna etmede etkili olduğu, Çin sisteminin Amerikan sisteminden daha üstün olduğunu düşünen katılımcıların oranının 3 kat artarak yüzde 16'dan yüzde 54'e yükseldiği ifade edildi.

Sosyal medya propagandası

Çin'in sosyal medyayı olabildiğince etkin kullanmaya çalışırken diğer yandan yeni ismiyle X, Facebook ve YouTube gibi temel platformların Batılı şirketler tarafından işletilmesi nedeniyle endişe duyduğu belirtilen rapora göre ÇKP, TikTok ve Çin menşeli sosyal medya platformları olan WeChat ve Weibo'nun da üzerinde duruyor.

Raporda, Çin'in, küresel güneyde iletişim kanallarını genişletirken içeriklerde de değişikliğe gittiğinin altı çizildi.

Etkinin artırılması için içeriklerin Çin devlet kanalları tarafından oluşturulduğunun gizlendiği ve Çin devletine bağlı medya kuruluşlarının yurtdışındaki medya kuruluşlarından yer satın alarak bunları tarafsız haber ve makale olarak kamufle ettiği öne sürülen raporda, Çin'in "hassas iletişim" adı verilen bu yolu benimsemesinin, önceki propaganda stratejilerinin başarısız olduğunun anlaşılmasının sonucu olarak ortaya çıktığı belirtildi.

Raporda, Çin'in etki açısından bakıldığında, dijital alandaki söylem gücü çabalarıyla önemli bir şekillendirme gücü elde ettiği ifade edildi.