“Burada, demokrasinin bedelini yaşamlarımızla ödüyoruz”
Bunlar, Fernando Villavicencio’nun, sıkılan çok sayıda mermiyle öldürülmesinden az önce, bir seçim mitinginde mikrofona bağırarak söylediği son sözlerdi. Bu sözler, sadece beş yıl önce abartılı bir söylem olarak kabul edilebilirdi.
Ama şimdi kulağa bir kehanetmiş gibi geliyor. Yaklaşan başkanlık seçimlerindeki adaylardan biri olan Villavicencio, başkent Quito’daki mitingden ayrılırken, silahlı suikastla öldürüldü.
Villavicencio’nun suikastı, tek örnek de değil.
Bir belediye başkanı çalışmaları denetlerken vuruldu, köprülerden cesetler sarkıtıldı, çete liderleri istediklerini yapmadıkları takdirde, siyasetçileri ölümle tehdit ettikleri videolar yayımladı. Daha önce güvenli olmasıyla tanınan ülkede, sonu hiç gelmeyecek gibi görünen bir şiddet dalgası, manşetlere hakim oldu.
2018’de her 100 bin kişi başına cinayet oranı 5,8’di. Nüfusun büyük çoğunluğu Gallup anketinde, gece tek başına yolda yürürken güvende hissettiklerini söylüyordu.
2022’de Ekvador’daki cinayet oranları dört kattan fazla arttı ve Ekvador halkının güvenlik algısı, polise olan güvenle birlikte yerle bir oldu.
Şimdi bir anket daha yapılsa, güvende hissedenlerin oranının daha düşük çıkacağını tahmin etmek zor değil.
Peki, bu kadar kısa süre önce turistler ve yerel halk için güvenli bir vaha olarak görülen ülke, nasıl demokratik yollardan seçilmiş siyasetçilerin silahlı saldırılarda öldürüldüğü bir yere dönüştü?
Bu sorunun yanıtı çeteler ve coğrafya.
Ekvador, dünyanın en büyük iki kokain üreticisi Kolombiya ve Peru’nun arasında sıkışmış halde.
BM’nin son Küresel Kokain Raporuna göre kokain üretimi son dönemde rekor bir artış gösterdi.
Üretimdeki artışla birlikte, polisin dünya genelinde ele geçirdiği kokain miktarı da yükseldi.
Kokain yapımı için gereken hammadde koka yapraklarının üretildiği Kolombiya ve Peru, dünyanın geniş kesimlerine uzanan bu ticaretin merkezinde.
Polis bir yandan, kokainin akışını önlemek için kaynaklarını birleştirirken, çeteler de uyuşturucu ticaretine daha uluslararası bir kimlik kazandırdı.
Kolombiya’da bir zamanlar kokain ticaretinin büyük bir oyuncusu olan isyancı FARC örgütünün silah bırakmasından sonra, yeni oyuncular Kolombiya’nın sınırlarının ötesinde ittifaklar kurdu.
Meksikalı uyuşturucu kartelleri ve Balkan ülkelerinden suç örgütleri, Güney Amerika’da ortaklar buldu ve yeni güzergahları düşünmeye başladı.
İyi bir altyapıya sahip olan ve Büyük Okyanus’a açılan büyük limanlarıyla bu çeteler açısından sadece coğrafi açıdan tercih edilir değildi. Ayrıca ülkenin güvenlik güçlerinin de güçlü kartellerle başa çıkma konusunda pek deneyimi yoktu.
Uluslararası suç örgütlerinin yerel çetelere sızması uzun sürmedi. Bu çeteler o zamana dek haraç almak gibi daha hafif suçlara odaklanmıştı.
Bu ittifakların çoğu Ekvador hapishanelerinde kurdu ve şimdi kentlere yayılan şiddet ve acımasızlık ilk olarak parmaklıklar ardında başladı.
Meksikalı rakip kartellerle bağlantılı çeteler birbirlerine hapishanelerde meydan okudu ve ev yapımı silahlarla birbirlerini öldürüp, düşmanlarının kesilmiş kafalarını sergilediler.
Ekvador’un kapasitelerinden çok daha kalabalık hapishanelerinde son yıllarda yüzlerce mahkum öldürüldü. Sorunu, mahkumları başka hapishanelere nakliye ederek çözme girişimleri de sorunu ülke geneline yaymış gibi görünüyor.
Geçen ay, ülke genelindeki hapishanelerde eş zamanlı isyanlar başlatan mahkumlar, 136 gardiyanı rehin aldı.
Ekvador’da öne çıkan çete liderlerinin pek çoğu parmaklıkların ardındayken, başlattıkları şiddet hapishanelerle sınırlı kalmadı.
Hapishanelere sokulan cep telefonlarıyla dışarıdaki suç imparatorluklarını yönetiyorlar ve kendilerine engel oldukları herkesin ölüm emirlerini veriyorlardı.
Fernando Villavicencio suikasttan bir hafta önce adını ülkenin batısındaki Chone kentinden alan Los Choneros çetesinden ölüm tehdidi almıştı.
Los Choneros çetesinin bağlantılı olduğu Sinaola kartelinin eski lideri Joaquin “El Chapo” Guzman, ABD’de hapiste.
Çeteler ülke dışındaki yeni müttefiklerinin aktardığı para ve ABD’den alınıp, Meksika üzerinden kaçırılan yüksek güçlü silahlarla ateş güçlerini de geliştirdiler ve kayda değer bir düşman haline geldiler.
Bu çetelere meydan okumaya niyetli çok az insan vardı ve Fernando Villavicencio onlardan biriydi.
Villavicencio, Los Choneros’tan çeteyi kınamaması ve hatta adını bile ağzına almaması uyarısına rağmen, “Şimdi cesur olma zamanı” dediği kampanya sloganına sadık kaldı.
Başkan adayı, çetenin tehdidinden kısa süre sonra yayımladığı videoda “Çeteler beni alt edebileceğini sanıyordu ama onlardan korkmuyorum” demişti.
Villevicencio’ya polis koruması verildi, ancak kampanyasına devam etti ve ölümünden önceki son ana kadar seçmenlerin elini sıkıyordu.
Öldürülmesinden kısa süre sonra, maskeli bir grup çete üyesi suikastı üstlendi ve bir başka başkan adayını tehdit etti.
Kar maskesi takan bir grup erkek Los Choneros üyesi olmadıklarını, Los Lobos (Kurtlar) adlı bir çeteye üye olduklarını söylediler. Çetenin güçlü Meksikalı suç örgütlerinden Jalisco Yeni Kuşak Karteliyle bağlantıları var.
Polis henüz Fernando Villavicencio’nun sukiasta kurban gitmesinin ardında kim olduğunu açıklamadı. Ancak, polis koruması altındaki bir Ekvador başkanlık seçimi adayının, kamuya açık bir ortamda, başkentte öldürülmesi, bu derece koruması olmayan Ekvadorluları kaygılandırdı.
EKONOMİ
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024DÜNYA
22 Kasım 2024