Torku
KOOPERATİF

KOOPERATİF

ABONE OL
Kasım 22, 2022 08:04
KOOPERATİF
2

BEĞENDİM

ABONE OL
Netwifi

Çok duyduğumuz ama ülkemizde yer alan örneklerine bakarak pek de iyi izlenimler elde edemediğimiz kooperatif sistemi her geçen gün kıymetini artırmaya devam ediyor.Dünya da kooperatif sistemi emek,hizmet,endüstriyel üretim,tarımsal üretim, sağlık,finans,sigorta,balıkçılık,tüketici ve konut gibi alanlarda faaliyetine devam ediyor.Sadece tarım alanına özel bir organizasyon değil.

Bu faaliyet alanlarının üst kuruluşu ise Uluslararası Kooperatifçilik teşkilatı (International Cooperative Alliance ) olarak karşımıza çıkıyor.

1895 yılında Londra’da kurulan ICA’nın amacı,Dünya çapında özerk kooperatiflerin güçlendirilmesinin yanı sıra karşılıklı dayanışmayı sağlamak suretiyle kooperatifçiliğin gelişmesine katkı sunmayı hedefliyor.Merkezi Brüksel şehrinde olan ICA,tüm kıtalarda 110 ülkede 300’den fazla kooperatif üst organizasyonundan oluşmaktadır.Dünya kooperatif sistemini ciddiye alıyor ve çoğu zaman da bu organizasyonun meyvelerini topluyor.

ICA Başkanı Dr. Ariel Guarco diyor ki :

Ülkem(Arjantin) örneğinde, nüfusun yarısından fazlasını yoksulluk sınırının altına düşüren ve her beş kişiden birini işsiz bırakan 2001 krizinden sonra, kooperatifler ekonomik ve sosyal dokunun toparlanmasında kilit rol oynadı. Yüzbinlerce işçi, kapanan işletmeleri kurtarmak için kooperatifler kurdu. Kooperatif bankaları kapılarını halka açtı. Tüketici ve üretim kooperatifleri her zaman ailelere tedarik sağladı. Bütün sektörlerin kooperatifler aracılığıyla entegrasyonu sağlanarak krizden sonra kamu ve özel sektör aktörleri bir araya gelmeleri ve diyaloglarla çözümün bir parçası olmaları mümkün oldu. Bugün, yirmi yıl sonra, kendilerini sosyal dayanışma ekonomisinin bir parçası olarak tanımlayan kooperatifler ve daha birçok örgütlenme biçiminin ulusal, bölgesel ve belediye düzeyinde birçok kamu politikasının teşhisinin, planlanmasının ve uygulanmasının bir parçası olarak ülke ekonomik hayatında tartışılmaz aktörler olduğunu söyleyebiliriz.

Kooperatifler hayatın her aşamasında var,marifeti isminde saklı : ‘’İşbirliği’’

İlk bakışta ekonomik gücü olmayan insanların kooperatif kurduğu veya kurulmasını talep ettiği düşünülüyor.Lakin bu tamamen yanlış.

Bakınız size bir örnek vereyim :

Son yıllarda Manisa bölgesinde ceviz ve badem yetiştiriciliği önem kazanmış durumda.Ceviz ve Badem yatırımı yapanlar ise bölge insanından ziyade daha çok başka şehirlerden gelen zengin insanlar.Şimdi bu insanların parası pulu var,gücü var,ilişkileri kuvvetli kooperatife ihtiyacı olmaması gerekir diye düşünürüz ama öyle olmadı işte.Bu kişiler,Doğu Manisa Ceviz ve Badem Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifini kurdular. Neden kooperatif kurdukları sorulduğunda ise ‘’birlik’’ kavramından faydalanarak  işbirliği algısını uyandırmayı amaçladıkları ortaya çıkıyor.

 

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk,bizzat kendisinin de üye olduğu kooperatifler kurmuştur.Cumhuriyetin ilk yıllarında artan nüfusuna ve özellikle artan memurlarına ucuz gıda temin etmek önemli bir problem haline gelmişti.Bu problemin ancak bir tüketim kooperatifi kurularak çözülebileceğini öngören Atatürk,maddi olanaksızlık içerisinde büyük zorluklarla  Ankara Memurlar Tüketim Kooperatifi kuruyor. Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal Paşa (6000 TL pay) ve Başvekili İsmet Paşa (525 TL) kurulan kooperatifin 1 ve 2 numaralı üyeleri oluyor.Bakınız kurun demiyor,kendisi bu kooperatifin kuruluşunda öncü rol üstleniyor ve en büyük pay ile üyesi oluyor.Sonrasında ve çok daha önemlisi ise 1936 yılında Silifke’de Tarım Kredi Kooperatifi kurmak üzere 10 köyden 36 üretici ve kurucu üye olarak Silifke Ziraat Bankasına imzalı bir dilekçe vermişlerdir. Bu dilekçe kısa süre ( 14.7.1936 ) içerisinde karşılık bulmuş ve Atatürk’ün 1 nolu üyesi olduğu Tarım Kredi Kooperatifi kurulmuştur.

1 Kasım 1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisini açarken Atatürk şöyle konuşmuştur :

“Kooperatif teşkilatı her yerde sevilmiştir.Kredi ve satış için olduğu kadar,istihsal vasıtalarını öğretip kullandırmak için de kooperatiflerden istifadeyi mümkün görüyoruz.”

Ziraat sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayine hususi önem vermekteyiz. Sırasıyla şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulatı ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır.

Bu konuşma ile bağlantılı olarak son günlerde çiğ süt referans fiyatından yaşanan karmaşaya bir göz atalım.Yaklaşık 1 hafta önce Ulusal Süt Konseyi çiğ süt fiyatını görüşmek üzere tüm üye gruplarını toplantıya çağırmıştır.Süt üreticileri,7,5 tl/litre olan çiğ süt referans fiyatının yükseleceğini beklerken eski fiyatlar ile devam edileceği yönünde açıklama yapıldı.Bu açıklama sonrası birçok süt üreticisi ineklerini kesime gönderdi.Sonrasında ise işler çığrından çıktı ve Ulusal Süt Konseyinin referans fiyatı piyasada geçerliliği kaybetti.Bu aynı zamanda Ulusal Süt Konseyinin de devre dışı kaldığı anlamına geliyordu.İneklerin kesime gitmesi ile ortaya çıkan arz açığı sebebiyle,süte ihtiyaç duyan fabrikalar süt bulmak için Ulusal Süt Konseyinin belirlediği fiyatın çok üzerinde alım fiyatları açıklayarak süt bulma yarışına giriştiler.Yaşanan bu gelişmeler sonrası Ulusal Süt Konseyi tüm paydaşlarını olağanüstü toplantıya çağırdı ama yeterli katılım sağlanamadığı için toplantı yapamadı.

KOOPERATİF

Ulusal Süt Konseyinin aldığı karardan anlıyoruz ki üreticinin değil sanayicinin sözü dinlenmiş.Enflasyonu kontrol etmek için üreticinin zarar etmesine göz yumulmuş.

Yukarıda bahsettiğimiz ceviz ve badem kooperatifi gibi bireysel kooperatifleşme tüm üyelerine fayda sağlamaya devam ederken,geçmişten gelen Kooperatifler ve konseyler her geçen gün işlevini kaybediyor veya üreticiden uzaklaşıyor.

Ortada genel bir problem var.Tüm tarımsal emtialar aynı sorun ile karşı karşıya. Tmo,Kooperatifler ve Konseyler serbest piyasa ile çelişen kararlar alıyor,fiyatlar açıklıyor.Piyasa şartları ile çelişen bu adımlar sebebiyle mevzu bahis kuruluşlar artık devre dışı kalıyor.

Mesela TMO fındık alım fiyatlarını açıkladı.Ortalama 52 ile 54 tl/kg arası kabuklu fındık alacağını duyurdu ama serbest piyasa bu fiyatlara  hiç çıkmadı.Şu an 44 ile 48 tl/kg arası kabuklu fındık fiyatları dahilinde işleyen bir piyasa var.Aslında piyasanın sorunsuz çalışacağı fiyat 45 tl/kg bandıydı ancak TMO’nun üreticinin yanında olduğunu göstermek için açıkladığı fiyat piyasa tarafından kabul görmedi. Ortalama yılda 750 bin ton kabuklu fındık üretilen ülkemizde, sen TMO olarak 80 bin ton kabuklu fındık almak suretiyle piyasa yön veremezsin.Eğer TMO olarak piyasaya hükmetmek istiyorsan o zaman toplam hasatın yarısını yani 350 bin ton kabuklu fındık almak zorundasın. Görüyoruz ki fiyat ile müdahale edemiyorsun,o zaman üretici maliyetlerini kontrol edeceksin.

Tüm bu gelişmelerden anlamalıyız ki son ürün fiyatı ile hem sanayiciyi hem de üreticiyi memnun etme şansınız yok. Fiyatı yüksek açıklarsan sanayici ses çıkarır,düşük açıklarsan üretici ses çıkarır. E o zaman problemin kaynağına yani üretici maliyetlerini kontrol etmemiz elzem. Üreticinin derdi ürününü pahalı satmak değil,yaptığı işten kar etmek.Bunu son ürün fiyatı ile sağlayamıyorsanız,girdi maliyetlerine sübvansiyon uygulayarak ucuza üretmesini ve bu vesileyle makul satış fiyatı oluşmasını sağlayabilirsiniz.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP